top of page

BAZI ŞEYLERİ YOLDA HÂLLETME CESARETİNİ GÖSTERMEK

HER ŞEYİN TAM OLMASINI BEKLEMEK YERİNE BİR ŞEYLER EKSİK DE OLSA YOLA KOYULUP BAZI ŞEYLERİ YOLDA HÂLLETME CESARETİNİ GÖSTERMEK


Fonksiyonel tıp, mezoterapi, medikal estetik ve daha birçok alanda çalışmalarda bulunan, iç hastalıkları uzmanı Dr. Filiz Gültekin’i web sitemizde ağırladık. Fonksiyonel tıptan beslenme alışkanlıklarına birçok konuda konuştuk. Okullarda çocukların dengeli beslenmesini sağlamak, hazır gıdaya yönelimlerini engellemek gibi önemli konulara değindik. Ailelere ve çocuklara tavsiyelerini dinledik.


Doktor olmaya nasıl karar verdiniz? Çocukluğunuzda da doktor olmak ister miydiniz?


Öğrencilik yıllarımda başarılı bir öğrenciydim. Birçok başarılı öğrenci gibi doktor olmak benim de gönlümden geçen, çok istediğim bir şeydi.


Fonksiyonel tıbba nasıl yöneldiniz?


Uzun yıllar iç hastalıkları uzmanı olarak çalıştım. Diyabet, hashimato, ürtiker vs. gibi kronik hastalıkların hiçbir şekilde düzelmemesi hekim olarak beni tatmin etmedi. Zamanla bu tatminsizlik mutsuzluğa dönüştü. Bu dönemlerde kendim de kronik ürtiker hastalığına yakalandım. Standart tıpta kendim için de çözüm bulamadığımdan sürekli bir arayış içinde birçok yönteme başvurdum. En son fonksiyonel tıp yaklaşımı ile tanışmış olmam hem kendim için hem de birçok hastam için şifaya vesile oldu.


Bazı çocuklar yemek seçebiliyor, hazır gıdaya yönelebiliyor, özellikle de sebze yemekten hoşlanmayabiliyorlar. Bu gibi sorunlar yaşayan ailelere önerileriniz nelerdir?


Çocukların sağlığı için takınılan katı, yasaklayıcı tutamlar maalesef çoğu zaman ters teperek yasaklanan zararlı yiyecekleri daha cazip hâle getiriyor. Ailelere tavsiyem, önce sağlıklı beslenmeyi öğrenip kendi beslenme tarzlarını değiştirmeleri. Bu tarz zararlı gıdaları tüketmemeleri. Sofrada neyin neye yaradığının pozitif bir dille anlatılması. Sağlıklı aile sofralarında büyüyen çocukların damak tadı doğru şekilde şekillenirken, bu tatlı sohbetlerle sağlıklı beslenme bilinci gelişiyor. Kaçamak olarak bu gıdalar tüketilse de bu bilinçle yetişen çocukların uzun vadede beslenmeleri sağlıklı oluyor.



Sosyal medya hesabınızı incelediğimizde doğada vakit geçirmeyi takipçilerinize tavsiye ettiğinizi gördük. Doğanın iyileştirici gücüne inanmanız dikkatimizi çekti. Peki nedir bu iyileştirici güç? Doğanın insan bedenine fiziksel olarak faydaları nelerdir? Büyük şehirlerde yaşayan ailelere bu konuda neler söylemek istersiniz?


Bizler her ne kadar son zamanlarda apartman katlarında, nefes almayan binalarda ve kapalı alanlarda yaşamak durumunda kalsak da 100 yıl öncesine bile baksak aslında doğaya çok yakın yaşayan insanların torunları olduğumuzu görebiliriz. Yaratılış itibariyle sistemimiz güneş görmeye, yeşile toprağa yakın olmaya göre kurgulanmış. Güneşten topraktan ağaçtan taştan ne kadar uzak kalır, suni ortamlarda ne kadar çok vakit geçirirsek o kadar hasta oluyoruz. En basitinden kapalı ortamların yeterince havalanamıyor olması bile onlarca hastalığa zemin hazırlıyor. Yine kapalı ortamlarda çok uzun süre kalmak güneşle temasımızı azalttığından hem D vitamini sentezini yeterince yapamıyoruz hem de güneşin havadaki konumuyla düzenlenen vücut saatimizin işleyişi bozuluyor. Vücut saatimiz hormonal sistemimizle ve bağışıklığımızla direkt bağlantılı olduğundan bu durumdan vücudumuzun çok önemli bu 2 sistemi direkt olarak etkilenmiş oluyor.

Çocuğun, boş zamanlarında en yakın parklarda, bahçelerde vakit geçirmesini sağlamalarını, hafta sonu ailecek yapılan aktivitelerde AVM gibi kapalı alanlar yerine doğada piknik, yürüyüş gibi aktiviteler yapmalarını; kent ormanlarında, şehre yakın doğal ve açık alanlarda vakit geçirmelerini tavsiye ederim.


Bize biraz Filiz Gültekin'in alışkanlıklarından bahsedebilir misiniz? Sizce sağlıklı beslenmek, dinç bir vücuda sahip olmak zor alışkanlıklar mı demektir? Bu alışkanlıkları nasıl oluşturabiliriz ya da herkes oluşturabilir mi?


Zor gibi gelse de hayat tarzı değişikliği doğru bir rehberlikle hiç de zor değil çünkü bu değişikliklerle bedenimizin en rahat ettiği sisteme geçiş yapmış oluyoruz aslında. Sadece bu bilgiye doğru kaynaktan ulaşmak, bu değişim esnasında yaşanabilecek zorluklar için danışacak bir rehberinizin olması önemli. Örneğin sürekli kana hızla karışan ve kan şekerini yükselten karbonhidrat girişine alışmış bir vücut yağ yakmayı unutur. Böyle bir kişi 3-4 saatte bir acıkır. Yemek yemezse eli ayağı titrer, canı şekerli şeyler çeker. Açlığa dayanamaz. Ben böyle bir hasta ile çalışırken öncelikle beslenmenin içeriğinde değişiklik yapıyorum. Karbonhidrat metabolizmasında görevli olan vitamin mineraller eksikse yerine koyuyorum. Öğün saatlerini ayarlıyor, vücut tekrar yağ yakmayı hatırlayana dek açlığını kontrol etmek için yardımcı olacak supplement desteği ile o vücuda yağ yakmayı hatırlatıyorum. Yağ yakmayı hatırlayan vücut artık açlığa dayanıklı, aç kalsa bile yağ depolarından enerji elde edebildiği için enerjisi düşmeyen bir hâle geliyor. Bütün bunları yaparken hastaya aslında vücudunun kullanma kılavuzu bilgilerini izah ederek ilerliyorum. Bilgiyi alan, uygulayan ve faydasını fark eden birey için o bilgi artık kendi bilgisi hâline geldiğinden ömrü boyunca kolay kolay terk etmeyeceği bir alışkanlığa dönüşüyor.


Sağlıklı beslenme, sağlıklı bir yaşam için ebeveynler evde hangi alışkanlıkları oluşturmalılar?


Beslenmemiz büyüme, gebelik, ameliyat, yaşlılık gibi özel dönemler dışında sebze ağırlıklı olmalı. Sağlıklı yağlar olan sızma zeytinyağı ve tereyağından elde edilen sade yağ dışında yağ kullanılmamalı. Yalnızca serbest gezen hayvanların etleri tüketilmeli. Çiftlik balığı ve deniz balığı bile olsa büyük balıklar tercih edilmemeli. Baharatların faydalı etkileri nedeniyle bol bol kullanılırken hazır ve ambalajlı gıdalardan uzak durulmalı. Sütü süt olarak tüketmek yerine yoğurt, peynir, kefir gibi fermente ürünler tüketilmeli. Soframızda gökkuşağının renkleri gibi sarılardan morlara her renk sebze bulunmalı. Akşam hava karardıktan sonra çiğnemenin olmamasına, yemekten yarım saat önce ve 1 saat sonraya kadar su içmemeye dikkat etmeli. Aile sofrasına huzurla oturmalı, neşeli hoş sohbetler edilmeli. Yemek yavaş yavaş, iyice çiğneyerek yenmeli. Sofrada gerginlik, hararetli tartışmalar olmamalı ki vücudumuz daha fazla sindirim enzimi salgılasın, böylece hem yediğimiz gıdalardan daha fazla yararlanalım hem de sindirilemeyen gıdaların vücudumuza zararı olmasın. Öğün sayısı olarak özel dönemler ve özel hastalıklar dışında geç bir kahvaltı erken bir akşam yemeği çoğu insan için idealdir. Sindirim vücut için meşakkatli bir iştir. Gereğinden fazla öğün ve gereğinden fazla yemeğin vücudumuz için yük olduğunu unutmamalı.



Okullarda çocukların dengeli ve sağlıklı beslenmelerini sağlamak zor olabiliyor. Bunu sağlamak için ebeveynler ne yapmalılar?


Öncelikle ebeveynlerin kendileri sağlıklı beslenme bilinci ve uygulamasına sahip olmalı. Buna rağmen beslenmede yetersizlik düşünülürse çocukların yaşı ve kilosuna uygun temiz ve iyi içerikli bir multivitamin ve mineral complexi ile DHA oranı yüksek bir omega-3 ve D vitamini desteğinin düzenli kullanılmasını tavsiye ederim.


Gelecekte Filiz Gültekin olmak isteyen, sizi örnek alan çocuklara ne önerirsiniz?

Öncelikle kendileri olmalarını öneririm.

Kendilerini keşfetmelerini… Yeteneklerini, kabiliyetlerini, neleri yapmayı sevdiklerini ya da sevmediklerini, gelişime açık yönlerini tanımalarını…

Bunları tespit ederken okumalarını, sosyal ortamlara girmelerini, sosyal sorumluluk projelerinde, kulüplerde yer almalarını, yaz aylarında kısa kısa farklı sektörleri deneyimlemelerini, hayallerinin peşinden gitmelerini, her şeyin tam olmasını beklemek yerine bir şeyler eksikte olsa yola koyulup bazı şeyleri yolda halletme cesaretini göstermelerini, olumsuzluklar karşısında moral ve motivasyonu kaybetmeden yola devam etmelerini, insan ve doğanın değerini bilmelerini, ruhlarına iyi gelen müzik resim gibi sanatsal faaliyetlerde bulunmalarını, insan ilişkilerinde nezaketi, doğallık ve samimiyeti elden bırakmamalarını tüm bunları yaparken hayatı ıskalamamalarını, hayatın zevkli eğlenceli tarafını doya doya yaşamalarını, anda kalabilmelerini, yeterince uyumayı, düzenli egzersiz yapmayı, bardağın dolu tarafından bakmayı ve gülümsemeyi ihmal etmemelerini tavsiye ederim.

 

Bu röportajı ekip arkadaşımız Sevde Dilruba Ünyeli hazırlamıştır.


155 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page